21. Vicdan ve Adalet Nöbeti Basın Bülteni Açıklandı

Emeğin Gündemi


Vicdan ve Adalet Nöbeti'ndeki aileler, Pazar günü gerçekleştirdikleri Nöbete ilişkin basın bültenlerini açıkladılar. Bize ulaştırılan bülteni dinleyici ve okuyucularımızla paylaşıyoruz:

21. Vicdan ve Adalet Basın Bülteni - 8 Eylül 2013

VİCDANLAR 21’İNCİ KEZ NÖBETTEYDİ

“Adalet Arayan İşçi Aileleri”nin her ayın ilk pazar günü Galatasaray meydanında bir araya gelerek sürdürdükleri Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin bu ay 21’incisi tutuldu.

Her ay bir gazetecinin katılımıyla tutulan bir saatlik nöbetteokunan basın açıklaması sonrasında aileler ve gönüllü hukukçularıyla röportajı bağımsız gazeteci Mehmet Efe gerçekleştirdi. Efe’nin sorularını yanıtlayan yakınlarını iş cinayetlerinde kaybetmiş aileler ve avukatları davalarda gelinen son noktayı ve yargılama süreçlerinde yaşananları aktardı.

“Hem yargılamalarda hem de iş kazalarında aynı tablo”


Basın açıklamasını aileler adına 1 Mayıs 2012’de dizi setinde çalışırken hayatını kaybeden Selin Erdem’in kardeşi Sema Erdem okudu. Yapılan açıklamada, İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Meclisi raporlarına göre Temmuz’da 120, Ağustos’ta 147 olmak üzere hayatını kaybeden işçilerle “hem yargılamalarda hem de iş kazalarında aynı tablo” olduğu belirtildi.

Erdem basın açıklamasında “Çalışırken ölmek istemedikleri için eylemde olan Elazığ Eti Krom-Alacakaya ve BEDAŞ işçilerine buradan selamlarımızı, destek dileklerimizi yolluyoruz,” diyerek destek mesajlarını ilettiklerini belirtti. “İşçiler ölmeden gereken önlemlerin alınması için mücadele etmenin” gerekliliği vurgulanarak, “çalışma koşullarının bedelini hayatlarıyla ödeyen” Şırnak’taki 3 işçiyi ve öncesinde onlara benzer olarak hayatını kaybeden Afşin-Elbistan ve Zonguldak-Kozlu’daki işçiler anıldı.

Bu nöbette Ostim-İvedik, Van-Bayram Otel, Milas-Güllük, Bodrum-TED Koleji inşaatı ve Zonguldak-Kozlu’ya yer verileceği aktarıldı. Açıklama, “Vicdan sahibi, adalet duygusunu kaybetmemiş herkes bu vahşeti anlayarak davranmalı diyoruz, iş cinayetlerine dur diyebilmek için Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne başladık, devam ediyoruz” sözleriyle sonlandırıldı.

“Türkiye’de sadece geçen yıl 745 kez insanlık öldürüldü”

Basın açıklaması sonrasında söz alan gazeteci Mehmet Efe derlediği çeşitli sayısal verilerle Türkiye’de iş cinayetleritablosuna ilişkin bir sunuş yaptı. Efe, Türkiye’de işçi hakları konusunda sözü olan organizasyon ve kurumsayısının dünya ve Avrupa ortalamasının üstünde olduğunu belirterek ekledi: “Ancak bu kurumlar arasında slogan atmak ve siyasal mevzi kazanımları dışında özellikle işçilerin ve sıradan insanın gündelik hayatına etki edecek somut, pratik sonuç almaya dönük çalışmalar yapanların sayısı yok denecek kadar az.”  Bu duruma karşın ailelerin avukatları ve gönüllü destekçileri ile birlikte yürüttükleri adalet mücadelesinde izledikleri yola ilişkin izlenimlerini paylaştı. “21’incisi gerçekleştirilen Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin bu konuda somut sonuçlar almak ve mevcut sistemi değiştirmek üzere çaba sarf eden, hukuk süreçlerine şeffaflık getirmeye çalışan ve birlikte adalet mücadelesi yürüten gönüllü bir girişimin sonucunda ortaya çıktığını” dile getirdi. Hukuk mücadelesinin tazminat davalarıyla sınırlı kalınmadan yürütüldüğünü belirtti;ailelerin asıl sorumluların yargılanması için ceza davalarını birlikte takip ettiklerini aktardı.

Efe, Türkiye’de 12 milyon işçinin sadece 1 milyonunun sendikalı olduğuna; Türkiye’nin bir “taşeron firmalar cenneti haline geldiğine” ve bunların işçiler için “temel hakları sağlamak bir yana, resmi olarak kayıt altına alınmaya değer görülmediğine” değindi. Resmi verilere göre geçtiğimiz yıl 745 ve 2011’de 1400 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini hatırlatan Efe; buna karşın yargılanan sanık sayısının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de her yıl meydana gelen ölümlü “iş kazaları”nın Avrupa ortalamasının 15 katı olduğuna da değinen Efe, “Feryatlar ortaya çıktıktan sonra Tükiye’de üretilen şey yeni bir taşeron sistemi kurmak. İş güvenliği uzmanı diye bir şey üretildi, taşeron firmalara verildi bu... Türkiye ürettiği iş cinayetlerine paralel olarak aynı hızla iş güvenliği uzmanı üretiyor şu anda. 40 bin iş güvenliği uzmanı üretilmiş şu ana kadar, yılsonuna doğru 100 bini bulması bekleniyor. Bunların işi ne olacak? Sorumsuzluk üretecekler...” diyerek iş cinayetlerinde sorumluluğun iş güvenliği uzmanlarına yüklenilmek istendiğini belirtti. “Türkiye’de sadece geçen yıl 745 kez insanlık öldürüldü” diyen Efe sözü 20 işçinin hayatını kaybettiği Ostim-İvedik patlamalarında hayatını kaybeden Dilek Gürer’in nöbete Ankara’dan katılan kardeşi Nihat Gürer’e bıraktı.

İş cinayetlerinde adalet için birlikte mücadele vermek

Nihat Gürer 17’inci duruşması 4 Eylül’de görülen davada yaşanan gelişmeleri aktardı. Davada 3’ü tutuklu 5 sanığın yargılandığını ve davayı birlikte takip eden 15 ailenin ve gönüllü avukatlarının bugüne kadar sürdürdükleri çabalarla tüm sorumluların yargılanması için bu sayının artırılmaya çalışıldığını aktardı. Duruşmalar öncesinde basın açıklaması yaparak ve benzeri eylemlerle kamuoyu yaratmaya çalıştıklarını belirten Gürer, iki bilirkişi raporunun bulunduğu davada Belediye, Sanayi Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’nın sorumluluğuna “İzin veriyorlar, denetlemiyorlar” diyerek işaret etti. Daha önce 9 kişi ile ilgili verilen “takipsizlik” kararını üst mahkemeye taşıdıklarını ve çıkan yargılama kararıyla birlikte şu anda davada sanık sayısının 18 kişiye çıkarıldığını anlattı.

Mehmet Efe’nin diğer iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin adalet mücadelesi sürdürürken yapması gerekenlerin neler olduğuna dair sorusunu yanıtlayan Gürer “Önce acılarına sahip çıkacaklar, birlikte mücadele edecekler, tek tek aileleri kandırmaya çalışıyorlar” diyerek, kimi durumlarda yakınlarının hayatlarını kaybetmesiyle gelirlerini de kaybeden ailelerin ekonomik sıkıntı içine girmesinden şirketlerin yargılamaya mani olmak üzere parasal teklifte bulunarak faydalanmaya çalıştıklarını anlattı.

Nöbette Van-Bayram Otel davasına da yer verildi; Efe herhangi bir hasar tespit çalışması yapılmayarak 24 kişinin hayatını kaybetmesine değinerek sözüdavada yaşanan gelişmeleri aktarmak üzere hayatını kaybeden gazeteci Cem Emir’in kardeşi Sinem Emir’e verdi. Sinem Emir, “Bu işi biz takip etmeseydik, hiçbir şekilde adalet yerini bulamayacaktı” diyerek Ostim-İvedik davasında yaşananları aktaran Gürer’inkilere benzer ifadelerle ekledi: “Her aile birlikte mücadele etmelidir; tek başına adalet tecelli etmiyor.”

“Adaletli ve hakkaniyetli bir yargılama için”

Emir “Bütün otellerimiz doludur, kimse endişe etmesin” şeklindeki açıklamalarla ilk deprem sonrasında önlem alınmadığı halde kamuoyunun yanlış yönlendirildiğini hatırlattı. Sadece otel sahibi Tevfik Bayram’ın tutuklu yargılandığı davada Van Valisi ve AFAD yetkililerinin yargılanmadıklarını; AFAD’ı tanık olarak çağırdıklarında ise “O zaman her şey çok karışıktı, acil durumlar vardı, elimizden bu kadarı geldi, bu kadarını yapabildik” diyerek sorumluluğu uzaklaştırmaya çalıştıklarını belirtti. Diğer sorumluların yargılanması için Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduklarını; buradan dosyanın Ankara’ya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğini, ancak burada da işleme koyulmadığını anlattı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in valinin yargılanmaması konusunda yönlendirdikleri soru üzerine kendilerine “kanunda boşluk olduğunu” söylediğini aktaran Emir, “Asıl sorumlu kişiler yargılanamıyor” diyerek tepkisini dile getirdi. Dönemin Van Valisi’nin Bursa’ya atanarak terfi ettirildiğini, daha önce iki kez Meclis’e giderek partilerin grup başkanvekilleri ve bakanlarla görüştüklerini; dönemin AFAD’dan sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yargılanması için verilen soruşturma önergesinin Meclis’te reddedildiğini aktardı.

Gazeteci Efe’nin “Peşini bırakmadığınız için dava Anayasa Mahkemesi’ne kadar yansıdı, bu çok önemli, hukuk mücadelesini sürdürecek misiniz?” şeklindeki sorusunu yanıtlayan Emir, Baro’nun desteğini görmediklerini, bu mücadeleyi kimseden destek alamayarak gönüllü hukukçularının desteğiyle sürdürdüklerini; şu anda Anayasa Mahkemesi’nde olan dosyayı daha sonra AİHM’e taşımayı düşündüklerini belirtti, “Biz ihmaller ortaya çıksın diye davamızın peşini bırakmadık” dedi. 12 Eylül’de karar duruşması görülecek dava için “Tevfik Bayram Van depreminin sorumluluğunun temsilcisi seçildi; biz onun tek sorumlu olduğunu düşünmüyoruz” sözlerini ekledi. Konuşmasında artan çocuk işçi ölümlerine de değinen Emir, “Bir gün kalktığınızda çocuğunuz da iş cinayetine kurban gidebilir... Biz iş cinayetleri için hukuk mücadelesinin peşinde olacağız; adaletli ve hakkaniyetli bir yargılama için” dedi.

“Buraya başka resimler eklenmesin”

Daha sonra Davutpaşa patlamasında hayatını kaybeden Heybetullah Güleç’in kardeşi Hakkı Güleç söz alarak “Kaybettiklerimizi geri getiremeyeceğiz ama belki diğer işçi kardeşlerimizin çalışma koşullarını düzeltebiliriz” dedi. Güleç yanlarında getirdikleri hayatını kaybedenlerin fotoğraflarının bulunduğu alanı işaret ederek ekledi: “Biz istiyoruz ki buraya başka resimler eklenmesin.” Güleç, dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in “sorumluları yargı önüne çıkaracağız” açıklamasını ve sıkça yetkililer tarafından ifade edilen “derinlemesine soruşturma yapacağız” açıklamalarını hatırlatarak “Peki Davutpaşa’da neden Büyükşehir Belediyesi Başkanı yargılanmıyor?.. Neden sorumlular yargılanmıyor? Biz bu zihniyeti yıkmadıkça olmayacak... Sendikalar, meslek örgütleri neden bizim yanımızda olmuyor? Onların yeri burası, kameraların karşısı değil...”sözleriyle tepkisini dile getirdi.

“Akademi dünyası iş cinayetlerine karşı bilimsel olarak pozisyon almalıdır”

1Umut İş Cinayetlerinde Adalet İçin Hukuk Koordinasyonu’ndan Hukukçu Erbay Yucak söz alarak davalara ilişkin bilgi verdi. İş cinayetleri davalarında “genellikle taksirle ölüme sebebiyet vermekten sınırlı sayıda kişinin yargılandığını”, buna karşın “adalet mücadelesinin etkin verilmesi gerektiğini” belirten Yucak “taksiri aşan bir bakışla uğraşı verdiklerini” dile getirdi. “İş kazaları”na kaşı mücadele verilmesi için işçinin güvenceli-güvencesiz ya da sendikalı-sendikasız olmasının şart olmadığını belirten Yucak buna karşın asıl olarak dikkat çekilmesi gereken noktayı “Sendikal örgütlülüğünün bu konuda itibarının kazanılması için bir şey yapılmıyor” sözleriyle ifade etti.“Van-Bayram Otel’de davaya bir tane gazeteciler örgütü müdahil olmamıştır... Oysa aynı şey herhangi bir yere gönderilen her gazetecinin başına gelebilir” sözlerini ekleyerek meslek örgütleri ve sendikaların bu konuda etkilibir tavır almamalarını eleştirdi. Bunun yanı sıra hukuk akademisyenlerinin bilim ahlakının gerektirdiği sorumlu bir tutum içerisinde olmadıklarını belirten Yucak, Sinem Emir’in konuşmasında dile getirdiklerine değindi: “Yargıtay Başsavcılığı kanundaki boşluğu böyle yorumlamış; bunu yorumlamak için bir hukuk akademisyeni ne yapıyor?.. Ortada olan boşluğun bir umutsuzluğa dönüşmemesi için birlikte mücadele veriyoruz...”

Ostim-İvedik davasıyla ilgili veren Yucak, “3 sanığın 2 buçuk yıldır tutuklu olması bizlerin birlikte davranmasındandır” dedi. Sanayi Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve EPDK hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, davada 3. bilirkişi raporunun beklendiğini aktardı. Bir önceki bilirkişi raporunda açık olan temel noktalara dahi objektif olarak yer verilmediğini işaret eden Yucak, yine akademinin sorumluluğunu dile getirerek “Akademi dünyası iş cinayetlerine karşı bilimsel olarak pozisyon almalıdır” dedi. Öte yandan Milas-Güllük’te 17 Haziran’da Tepe Akfen’e ait su arıtma terfi istasyonunda gazdan zehirlenerek hayatını kaybeden 7 işçiyle ilgili olarak ceza davasının açılmasının beklendiğini; 22 Temmuz’da inşaatta çalışırken hayatını kaybeden milli atlet Murat Karabaş için bilirkişi raporuna itiraz edildiğini aktardı. 11 işçinin hayatını kaybettiği Esenyurt çadır yangını davasının 12 Temmuz’da görülen son duruşmasında tutuklu yargılanan sanıkların serbest bırakılmasıyla ilgili olarak mevcut bilirkişi raporunu işaret ederek Ostim-İvedik davasında olduğu gibi burada da “Bu kadar açık olana karşı bilim dünyası bir şey yapmıyor” dedi.

Ayrıca Davutpaşa patlaması, set işçisi Selin Erdem, BEDAŞ işçisi Erkan Keleş, Kozlu maden faciası davalarındaki gelişmelere dair bilgi veren Yucak, ailelerin çabaları sonucunda elde edinilen kazanımlara değindi. Davutpaşa’da 270 olan toplam denetim sayısının patlama sonrasında 1400’e çıktığını; Ostim’de işçi güvenliğine dair yeni malzemelerin alındığını aktardı.  Son olarak Yucak, işçi ailelerinin kan parası ödenmesi yoluyla mağduriyetlerinin giderildiği düşüncesinin tamamen yanlış bir düşünce olduğunu, buna karşın zaten aileler için her zaman maddi ya da manevi tazminat davası açma hakkı olduğunun altını çizdi. Zaten hakları olan ailelere “ekstradan para” veriliyormuş gibi gösterildiğini anlattı.

Bir sonraki Vicdan ve Adalet Nöbeti 6 Ekim’de tutulacak.

Yorumlar